Yanı başımda alabildiğine masmavi bir göl uzanıyor. Başımı arabanın camından çıkarıp esen rüzgarı yüzümde hissediyorum. Gözlerim kapalı… Arabada hoş sohbet, bir de çocukluğumu hatırlatan güzel şarkılar var. Güneş tepede ama yakmadan tatlı tatlı ısıtıyor. Bir de gölü çevreleyen yemyeşil dağlarda göğe uzanan serviler… Alın size İtalya’da 4 günlük huzurun özeti. İtalya hiç çabasız, sadece kendisi olarak sizi alıyor, sizden başka biri yaratıyor.

Seyahatler işte bu nedenle güzeldir diye düşünüyorum. Gerçek keşiflerde sayılara yer yoktur, onun yerine tecrübeler vardır. Biz de aldık çadırlarımızı, İtalya’nın en büyük gölü Garda’ya doğru yola koyulduk. Amacımız Garda Gölü’nün çevresindeki irili ufaklı 20’den fazla köyden 5-6’sını gezebilmek. Akşamları da yer bulduğumuz herhangi bir kamp alanında konaklamak. Size Garda’da gecen 4 günümüzü anlatabilmek için sabırsızlanıyorum.
Garda Gölü Gezi Rehberi – Garda’nın Köyleri
Malcesine
Önce en güzelinden başlayayım. Aşina olduğumuz renkli ve daracık İtalyan sokaklarında balkonlardan çiçekler sarkıyor. Bu kez sanki yıllar öncesine gitmişiz gibi bir his var içimizde. Zaten burası biraz da orta çağ kasabası olarak biliniyor. Biz de turist akınına uğramadan köy sokaklarında kaybolmanın keyfini yaşıyoruz. Paskalya gününe denk geldiğimizden köy ahalisi kendisini kiliselere atmış. Hepsi pek bir şık. Açık olan bir kafede kruvasanla kahvelerimizi söylüyoruz. Gerisi sabah uykusundan ayılma çabaları.

Bu köy için vereceğimiz tek bir tavsiye varsa o da güzel sokaklarının yanında kalesini de gezmek olur sanırım. Bacaklarına güvenenleri kalenin kulesine de alabiliriz. Kuleye çıkmadan girdiğimiz bir odada kulenin tarihini anlatan bir animasyon görüyoruz. Duvarlardaki bilgiler önce İtalyanca sonra Almanca yazılmış. İngilizce üçüncü planda. Siz düşünün Almanların buralara olan rağbetini.


Bu arada tura Malcesine’den başlamak iyi bir fikir olmayabilir, zira bu köy tam ortada yer alıyor. Önce köyleri bizi etkileme sırasına göre anlatayım, aşağıya doğru rotayı ekleyeceğim.

Sirmione

Garda gölünün etrafındaki yerlerden en bilineni, haliyle en kalabalığı Sirmione. Gölün en güneyinde, göle doğru bir yarım ada burası. Eski şehir tarafına gitmek için arabayı yarım adaya girmeden bırakıyoruz ve başlıyoruz yürümeye. Gittikçe daralıyor yollar ve Garda gölü iki tarafımızı sarıyor. Kalabalığı gördüğümüz noktada anlıyoruz ki eski şehir kısmına varmışız. Sirmione ’nin ünlü kalesinin fotoğrafını çekenlerden köprüde ilerlemek mümkün olmuyor. Kalenin içini gezenler (ücreti mukabilinde), girmeden önünde fotoğraf çekenlerin yanında, bizim gibi kalabalığı görüp kaçanlar, soluğu bulduğu ara sokaklarda alıyor. Yorgunluğun da verdiği acıkmışlıkla kocaman dondurma külahlarını takip ediyoruz, birer tane de biz alıyoruz. Yolun devamı bizi yukarılardaki yemyeşil seyir terasına çıkarıyor. Papatyaların arasına oturup çimlerin keyfini çıkardıktan sonra burasının ünlü plajı Jamaica Beach’e doğru iniyoruz. Göle bakan her nokta güneşe hasret Avrupalılarla dolu. Biraz fotoğraf çekip görmek istediğimiz diğer köylere doğru yola koyuluyoruz.


Peschiera
Burası gezdiğimiz diğer yerlere nazaran daha küçük, daha sakin. İlk durağımız Sirmione ’den gelmişiz buraya. Acıkmışlığımızı nehire bakan bir restoranda gideriyoruz. Yorgunluk, beklentimizin üzerinde gelen incecik pizzayla yerini tokluğa bırakıyor, tokluk yüzlerde gülümseme oluyor. Yemeği bitirip sokakları gezmeye başlıyoruz. Öyle uzun uzadıya dolaşabileceğiniz bir yer değil burası. En beğendiğimiz yeri nehrin üzerindeki köprüde çoktan yerini almış sayısız tablo oluyor. Hemen ilerleyip köprüyü yukarıdan gören bir tepeden bakıyoruz köprüye ve üzerinden gelip geçen insanlara. Bu köyde her şey telaşsız, sakin. Biraz daha gezinip düşüyoruz yine yollara.


Salo

Yurt dışında gördüğü her yeri Türkiye’de bir yere benzetme hastalığına Salo’da tutuluyoruz. Çünkü burası tıpkı bir İzmir kordon. Salo, Garda Gölü’nün tam ortasında yer alıyor. Dolayısıyla Salo’dayken devasa göl karşı kıyısını görebildiğiniz bir deniz gibi duruyor önünüzde. Göl boyunca önce yayalara yürüyüş yolu ayrılmış. Yolun hemen karşısında irili ufaklı bir çok café restoran bulunuyor. Deniz kenarında yürümenin o sebepsiz huzurunu yaşatıyor burası. Zaten güneşi de burada batırmaya gelmişiz. Havayı burada karartıp çadır kuracak bir alan bulmak üzere tekrar yola koyuluyoruz.

Borghetto
Burası biraz sosyal medya ünlüsü bir köy. Daha köye girmeden önündeki koca park alanında boş yer bulamayışımızdan anlıyoruz kalabalığı. Köye girdiğimizde yanılmıyoruz, az sayıdaki sokaklarında yürümek için birbirlerini bekliyor insanlar. Köyün girişindeki küçük köprü fotoğraf sıralarına şahit oluyor. Gözlerimizin arar olduğu şemsiyeli Asyalı turistleri de burada görüp bir nebze rahatlıyoruz. 🙂

Köyün tek geniş yolunu takip ettiğimizde merdivenler karşılıyor bizi. Merdivenlerin devamında tüm köyü yukarıdan izleyebileceğimiz kaleye çıkmış oluyoruz. Kalabalıktan mıdır bilinmez, en çok görmek istediğimiz köy olan Borghetto’dan biraz da hayal kırıklığıyla ayrılıyoruz. Hayal kırıklığı dediysem, bir İtalyan kasabasının sizi hayal kırıklığına uğratabileceği kadar işte.

Riva Del Garda

Son durağımız, gezdiğimiz diğer köylere göre en büyüğü. Dağların eteğinde güzel bir kasaba. Kocaman da bir meydanı var Piazza Novembre adında. Garda gölüne yaptığımız gezimizden bir hatıra, eşe dosta hediye almayı düşünürsek, işte orası burası. Hediyelik eşya dükkanları yan yana dizilmiş. Almanya’ya dönmeden İtalya’ya özgü almak istediğimiz renk renk makarnaları, Balzamik sirkeleri, çeşit çeşit baharatları da buradaki bir marketten alıyoruz. Bizim yapmaya fırsatımız olmuyor ama Riva del Garda çevresinde doğa yürüyüşü için pek çok rota olduğunu öğreniyoruz. Belki ıslak ve gri Almanya havasından kaçmak istediğimiz bir gün yine yolumuz buraya düşerse diye, göl manzaralı yürüyüş rotalarını alıyoruz listemize.

Garda Gölü Gezi Rehberi – Garda Gölü Çevresinde Kamp
Geleyim bu gezinin benim için can alıcı noktasına. Biz Garda Gölü çevresindeki gezimizi tam Paskalya tatiline denk getirdik. Son dakika planı yaptığımızdan, tek bildiğimiz İtalya’da çevresinde güzel köyleri olan dev bir göl olduğu ve İtalya’da kamp yapmanın kolaylığıydı. Hiç bir ön hazırlık yapmadan aynı gün içinde arabayı kiralayıp, sırt çantalarına çadırı, uyku tulumlarını ve matları alıp koyulduk yollara. Tabi son dakika planlarımızda rotaya da yer yoktu. Anlık İnternet araştırmalarıyla yönümüzü en meşhur köy olan Sirmione’ye çevirdik. Geleceğiniz yöne göre buradan başlamak doğru bir karar olmayabilir. Daha önce de söylediğim gibi köyler için muhtemel rotayı aşağıda paylaşacağım.

1. Gece Sirmione – Tiglio Kamp Alanı
Kamp alanına varır varmaz şaşırdığımız ilk şey karavanların çokluğuydu. Tüm yol boyu, tam gölün kenarında bir çadır alanının hayalini kurmuştuk; sabah uyanıp, çadırın fermuarını açtığımızda Garda gölü sessiz sakin karşımıza çıkacaktı. Ancak kamp Alanı karavanlarla öyle doluydu ki, göle yakın bir alan bulmanın imkanı yoktu. Üstelik geç gittiğimiz için de pek misafirperver karşılanmamıştık. Mecbur sorgulamadan bize gösterilen yere kurduk çadırlarımızı.
Almanya’daki kamp alanlarında insanların buralara birkaç haftalık hatta sezonluk geldiğini öğrenmiştik. Çoğu karavanda televizyona, geniş mutfak takımlarına bile yer verilmişti. Burada da durum aynıydı. Bizi şaşırtan kamp alanının büyüklüğü ve neredeyse tamamının dolu olmasıydı.
Eğer bizim gibi buraya gelip çadırda kalmak isterseniz, çadır başı gecelik fiyatlar €20-€30 arası değişiyor. Sabah kahvaltılık alabileceğiniz ufak marketleri de oluyor. Burasının duşları, tuvaletleri oldukça temizdi. Sıcak su konusunda da sıkıntı yaşamadık. Son olarak alana girişiniz en geç 23:00’e kadar yapılabiliyor. Kamp alanının web sitesini de aşağıya ekliyorum.
2. Gece Malcesine – Campagnola Kamp Alanı

Rezervasyonsuz, kalbimizin götürdüğü yere gidelim modu, 2.gece bizi Malcesine köyü yakınlarındaki Campagnola kamp alanına götürdü. Burada da durum bir öncekiyle hemen hemen aynıydı. Eğer karavanımız olsa muhtemelen burada kalamayacaktık çünkü kamp alanının tamamı doluydu. Çadırlı olduğumuzu söylediğimizde bize yer ayarlayabildiler. Tesis temiz olsa da göl kıyısında uyuma planları bu gece de suya düşmüştü. Burasının linkini de aşağıya bırakıyorum:
https://www.campıngcampagnola.ıt/ıt-ıt/p/2/campıng
3. Gece Salò
Göle bakarak uyuma hayalimiz sonunda son gün gerçekleşti. Yine yolda yaptığımız gezi planımıza göre Salò yakınlarında kalmaya karar verdik. Şansa bulduğumuz bir kamp alanına baktık, gösterdikleri yer harikaydı. Gölün kenarında uyuyamasak da göl manzarası tamamen önümüzdeydi. Şansımız tam dönmüş, bir de dolunay vardı. Sanırım en severek kaldığım yer burası oldu. Kaldığımız yerde karavan yoğunluğunu hissetmedik, hatta bulunduğumuz yerde sadece bir karavan vardı. Dolunayın aydınlattığı gecede hiç uyanmadan uyumuşuz. Burasının ismini ne yazık ki bulamadım. Ancak adresini yazıyorum:
Vıa Trento, 7-9 25087 Salò

Garda Gölü Gezi Rehberi – Garda Gölü’nde oluşturabileceğiniz rota
Hangi yönden geldiğinize bağlı olmak üzere aşağıdaki gibi bir rota çizmek mantıklı olacaktır. Tabi varış saatiniz, tatil yaptığınız dönemin yoğunluğuna da bağlı olarak rotada değişiklikler yapmanız gerekebilir. Örneğin sezonda kalabalık olacağından Sirmione’yi Pazar gününe ayırmamak daha mantıklı olacaktır.
- 1-Malcesine
- 2-Peschiera
- 3-Borghetto
- 4-Sirmione
- 5-Salò
- 6-Riva Del Garda

Garda Gölü Gezi Rehberi – Garda Gölüne Ulaşım
Çoğu gezgin burayı Verona ve Venedik şehirleriyle hatta Milano ve Como gölüyle birleştiriyor. Bizce ikisi de yapılabilir ancak sırasıyla Venedik-Verona-Garda birbirlerine daha yakın gibi. Üstelik Verona’dan buraya toplu taşımayla ulaşmak da mümkün. Sonrası için de tavsiyemiz; kısıtlı zamanı en verimli şekilde kullanmak için araba kiralamak. Buralarda toplu taşımanın da pek yaygın olmadığını duyduk. Eğer Avusturya’nın küçük şehri Salzburg’a veya Innsbruck’a geldiyseniz buralardan da 3-4 saatlik araba yolculuğuyla Garda’ya ulaşabilirsiniz.
Biz Münih’ten araba kiralamayı tercih ettik ve son dakika planıyla doğrudan Garda gölüne indik.

Garda Gölü Gezi Rehberi – Garda Gölüyle ilgili küçük ipuçları
- Göl çevresindeki köyleri 1 günde gezmek mümkün değil. Buralara doymak için en az 3 gün ayırın deriz.
- Buranın en meşhur köyü Sirmione’de Grotto di Catullo adında arkeolojik kalıntıların bulunduğu bir bölge var. Merakınız varsa listenize alabilirsiniz.
- Garda Gölü çevresinde Terrazze Brivido Lago di Garda adında seyir terası var. Manzarasının çok güzel olduğunu okuduk ancak gitmeye fırsat olmadı. Burası da listeye alabileceğiniz bir başka yer.
- Burası motosiklet severler için de adeta biçilmiş kaftan. Eminim buralarda motosikletle gezmenin tadı bir başka olurdu. Eğer motosiklet tecrübemiz olsaydı, arabayı burada hiç düşünmezdik belki de.
- Elektrikli veya normal bisiklet kiralamak için de Garda Gölü çevresi çok uygun. Hatta hobilerine hobi eklemek isteyenler için rüzgar sörfünü bile önerebiliriz. Almanya’dan kite-surfing, wind-surfing için buraya akın akın insan geldiğini duymuştuk.
- Son olarak konaklamayla ilgili ipucu verelim. Çadır da kalmak hem farklı bir tecrübe hem de otelde kalmaya nazaran çok daha uygun fiyatlı. Üstelik tam olarak doğada da vakit geçirmediğiniz için bu konuda çok tecrübeli olmanıza da gerek yok. Kapın çadırları tulumları, öyle keşfedin Garda’yı.

Garda Gölü’nün çevresinde geçirdiğimiz 4 aylak günden sonra şunu fark ettim: Gündüzleri İtalya’nın renkli ve dar sokaklarında kaybolmak, akşamları ayaklarımızı toprağa basmak gibisi yok. Bu ikisini daha önce hiç bir arada yapmamıştık. Uyandırdığı hislerden midir bilinmez döndüğümde de şöyle not aldım:
Zaten İtalya bir kadın olsaydı, çiçekli mini elbisesini giyer, tüm havasıyla ayrılırdı evinden. Sonra hiçbir şeye aldırmadan bir de sigara yakardı. Parmaklarında kendine has yüzükler olurdu. Geçmişi hatırlamaz, arkadaşlarıyla vakit geçirmeye bayılırdı.

Special Thanks to Ezgi&Sercan 🙂

6 Yorumlar
Yazının tamamını okudum gerçekten enfes (baban olduğum için söylemiyorum) bu konuda çok iyisin.Sayfanın sağındaki resim sana ait değil değiştirme imkanın varsa değiştir hayatım
Babacim tesekkur ederim 🙂 degisiklikleri yaptim.