Bir şehir düşünün; sokakların yerini kanallar almış, korna sesi yerini ‘vaporetto’ sesine bırakmış. Siz yollarında yürürken bir gondol süzülüyor yanınızdaki kanaldan. Şanslıysanız güzel de bir serenat duyuyorsunuz gondolcudan. Evlerin önüne botlar bağlanmış, kapılar hemen kanala açılıyor. Başka hiç bir yere benzemiyor Venedik. Yürüdükçe daha da kaybolmak istiyorsunuz sokaklarında.
Venedik Gezi Rehberi yazısında Venedik’te gezilecek yerlerin tam listesini bulacaksınız. Venedik’te Ulaşım yazısını ayrıca ekleyeceğim. Venedik’te Konaklama yazısını şuradan okuyabilirsiniz. Venedik Gezi Rehberi yanında daha fazla İtalya yazısı okumak isterseniz şurada İtalya’nın en büyük gölü Garda Gezi Rehberini bulabilirsiniz.
YÜZEN ŞEHİR VENEDİK
Venedik için insan eliyle yapılmış en güzel şehir deniyor. Aynı zamanda dünyanın en fotojenik şehirlerinden Venedik’in MS 400’lere dayanan bir tarihi var. O yıllarda saldırılardan korunmak isteyen Venedikliler akarsuyun yönünü Venedik lagününe çevirmişler. Böylece şehrin etrafı sularla kaplanmış.
117 küçük adadan oluşan Venedik’i gezerken aklınızda tek bir soru canlanıyor: Böyle bir şehirde evlerin temelinin çürümüş olması gerekmez mi? Sonradan araştırdığımızda öğreniyoruz ki; bütün evler, birbirine çok yakın bir şekilde bir araya getirilen ahşap kazıkların üzerine inşa edilmiş. Ahşabın çürüyebilmesi için hem hava hem de suyun aynı anda ahşaba nüfuz etmesi gerekirmiş. Suyun altında oksijen olmadığından çürümenin aksine suyun içerisindeki minerallerle birlikte ahşap, yıllar boyu kaya gibi sert bir hale dönüşmüş. Bu nedenle evler görünenin aksine sağlam temeller üzerine kurulmuş. Ancak değişen hava koşulları ve yağışlarla birlikte Venedik’te ara ara su baskınları yaşanıyor. Hatta bu yıl son 10 yılın en büyük seli yaşandı şehirde. Bu da haliyle şehrin yapısını etkiliyor. Venedik’in her yıl 2 mm. battığı artık bilinen bir gerçek. Bu nedenle Venedik seyahatinizi yağışların başlamadığı ama turistlerin de senenin diğer aylarına oranla nispeten daha az olduğu Nisan, Ekim gibi aylara planlayabilirsiniz. Tabi Şubat ayındaki maske festivaline katılmayı planlamıyorsanız.
VENEDİK GEZİ REHBERİ
Aslında Venedik için verebileceğimiz tek bir tavsiye var; Sokaklarında kaybolun! Özellikle turistik olmayan bölgelerin ara sokaklarında gezinin durun. Bomboş sokakların, kanalların keyfine varın, bol bol fotoğraf çekin. Venedik dünyanın en fotojenik şehirlerinden biri. Kamerayı gelişigüzel tutup deklanşöre bastığınızda bile gezinizin en güzel fotoğraflarından birini yakalayabilirsiniz! Kalabalığı takip ederseniz de ayaklarınız sizi şuralara götürecek:
1) San Marco Meydanı (Piazza San Marco)
Burası Venedik’in adeta kalbi. En meşhur müzelerin, San Marco Bazilikasının, Venedik’in en yüksek yapısı olan çan kulesinin, Dükler Sarayının olduğu L şeklinde koca bir meydan. Her daim turistlerle ve insana yakınlığıyla şaşırdığımız güvercinlerle dolu. Güvercin deyip geçmeyin, onlar meydanın gerçek sahibi! Yanlışlıkla kuşlara zarar vermenin de cezası var, adımlara dikkat!
Meydanda bulunan Avrupa’nın ilk cafelerinden ‘Café Florian’i mutlaka görün, oturmasanız bile önündeki canlı müziği dinleyin. Sadece müzik ve kafenin tarihi dekoru bulunduğunuz zamanı unutturacak.
San Marco meydanından Dükler Sarayı’na doğru yürüdüğünüzde 2 tane sütun göreceksiniz. Venedik halkı uğursuzluk getirdiğine inanarak bu iki sütunun arasından geçmiyor. Ne olur ne olmaz dedik biz de geçmedik.
2) San Marco Bazilikası
San Marco meydanındaki ihtişamlı yapıyı görmediyseniz, meydanı gözlerinizle bir tarayın. Sanki hiç ilerlemiyormuş gibi duran uzuuun bir kuyruk göreceksiniz. İşte kuyruğun başladığı yer San Marco bazilikası. Bazilikaya girmek ücretsiz ve açılış saatinden 1 saat önce insanlar önünde beklemeye başlıyor. Bizim tavsiyemiz sabah 10-11 arası gitmeniz, böylece ilk kalabalık biraz dağılmış oluyor, sanki kuyruk bir nebze hızlı ilerliyor. Biz bazilikaya girmek için yaklaşık 30 dk. sıra bekledik. Girmeden ekstra iki bilgi daha verelim. Birincisi; bazilikaya sırt çantası vs. gibi büyük çantalarla girmek yasak olduğundan bazilikanın yanındaki emanetçiye çantalarınızı bırakmanız gerek. Burası ücretsiz ancak ipad, fotoğraf makinesi vs. gibi teknolojik aletleri kabul etmiyor. İkincisi ise kollar ve bacakların örtülü olması gerekiyor. Eğer yanınızda şal vs. yoksa kapıda 2 euroya ince uzun bir ceket satılıyor.
Bazilika Roma-Bizans mimarisinin müthiş bir örneği. Tüm tavanı saran varaklar, yapının içini dışından daha görkemli gösteriyor. Bazilikanın içinde ücretli olarak gezebileceğiniz 3 tane müze var. Bize bazilikayla ilgili ilginç gelen iki hikaye var. İlki bazilikanın giriş kapısının üzerindeki resim; hikayesi şöyle: Aziz Marco’nun naaşı Mısır’dadır. İtalyanlar naaşı ülkelerine götürmek isteseler de Mısırlılar buna izin vermez. İtalyanların aklına naaşı domuz etlerinin arasına saklayarak İtalya’ya getirmek gelir. Planları çalışır, Mısırlılar domuz etiyle dolu olduğunu düşündükleri aracı kontrol etmez, Aziz Marko’nun naaşı böylece İtalya’ya getirilmiş olur.
İkincisi ise; bu resmin üzerinde bulunan 4 atla ilgili. Bronz atlar 1200lü yıllara kadar İstanbul’da, şimdiki Sultanahmet Meydanı olan o zamanın hipodromunda dururmuş. Haçlı seferleri sırasında Venedik’e getirilen atlar neredeyse 6 asır bazilikanın üzerinde yer almışlar. 1797 yılında Venedik’i Avusturya’ya veren Napolyon Bonapart şehirden bir hatıra almak istemiş ve bu atları yanında Paris’e götürmüş. Önce Tuilleries Sarayı’nın önüne sonra da meşhur Zafer Takı’nın üzerine yerleştirilmiş. Sonrasında Venedik’e getirildiyse 1990’da atların çürümeleri gerekçe gösterilerek, bazilikanın üzerinden kaldırılarak, iç tarafındaki müzeye yerleştirilmiş. Bu alana giriş için 5€ ödemeniz gerek.
3) Dükler Sarayı (Palazzo Ducale)
Geçmişte düklerin taç giyme merasimi, sarayın içindeki Devler Merdiveninde (Scala dei Gigant) yapıldığından buraya Dükler Sarayı deniyor. Yapıldığı dönemde valinin resmi konutu olan bu saray günümüzde bir müze. Farklı farklı alanlardan oluşan bu müzede bizi en çok etkileyen kısım hapishane hücreleri oldu. Hapishane hücrelerini gezerken buradaki meşhur Ahlar Köprüsü(Ponte Dei Sospiri)’nün de üzerinden geçiyorsunuz. Rivayete göre idama giden suçlular bu köprüden son kez Venedik’e bakar ve iç geçirirlermiş. Bu nedenle köprünün adı Ahlar Köprüsü olarak kalmış. Ahlar Köprüsünün dışarıdan görünüşü bir başka güzel. Zaten bu köprüye bakan diğer bir köprüde fotoğraf çekmek için sıra bekleyen bir çok insanla karşılaşacaksınız.
Dükler sarayında 1000 m2 den büyük olan Avrupa’nın en büyük ‘oda’sını da görebilirsiniz.
4) Aziz Mark’ın Çan Kulesi(Campanile di San Marco)
Neredeyse tüm Venedik’i yukarıdan izleyebileceğiniz tek yer. Ne yapın edin Venedik’e gelmişken buraya gün batımını izlemeye çıkın. Bazilika kadar uzun olmasa da burasının da önünde uzun kuyruklar göreceksiniz. Yaklaşık 100 metre uzunluğundaki kulenin tepesine çıkmak için bineceğiniz asansör kuyruğu o görünen. Tepeye çıkış 8 Euro.
Çan kulesinde toplamda 5 tane çan bulunuyormuş ve hepsinin farklı anlamları varmış. Marangona; günün başlangıç ve bitişini, Trottiera Maggior Consiglio; üyelerinin acele etmesini, Mezza Terza; senatonun toplanacağını, Maleficio; infaz ilanını işaret edermiş.
5) Acqua Alta Kitabevi
Bahse gireriz burası görüp görebileceğiniz en farklı, en güzel kitabevlerinden biri. Zaten içeri girmeden ‘Dünya’nin en güzel kitabevine hoşgeldiniz’ yazısı karşılıyor sizi. Adını Venedik’in meşhur gel-gitleri sonucu oluşan ‘aqua alta’ yani suların yükselmesinden almış. İçeride bizim görebildiğimiz kadarıyla sadece İtalyanca kitaplar satılıyordu. Buna rağmen Acqua Alta kitabevinin ünü yayılmış, dünyanın her yerinden insanlarla dolup taşmış. Burada kitapları sadece raflarda değil, bir gondolun içinde ayrıca bir de küvetin içinde görmek mümkün. Su basması sonucu okunamaz hale gelen kitaplardan, kitabevinin yanındaki kanala bakabileceğiniz bir de merdiven yapılmış.
6) Büyük Kanal (Canalazzo)
Venedik Gezi Rehberi büyük kanaldan bahsetmeden biraz eksik kalır. Venedik’i ikiye ayıran S seklindeki bu kanal, köprülerden veya yolun kenarından, süzülen vapurları, gondolları izleyebileceğiniz şehirdeki en büyük kanal. Muhtemelen konakladığınız yerden Venedik’in merkezine gitmek için buradan çok fazla geçeceksiniz ama siz yine de listenize alın.
7) Rialto Köprüsü (Ponte Di Rialto)
Venedik’in en meşhur köprülerinden biri Rialto Köprüsü. Zaten sokaklarda dolaşırken her köşe başında tabelaların bu köprüyü gösterdiğini göreceksiniz. Muhtemelen Venedik’i araştırırken gördüğünüz 2 fotoğraftan biri burada çekilmiştir. Çünkü buradan Venedik’in en güzel manzaralarından birini görürsünüz. Artık Venedik’te alıştığınız kuyruk bekleme durumunu burada fotoğraf çekmek için de yaşarsınız. Ancak buraya sabah erken saatlerde gelerek manzaranın keyfini çıkarmak isteyebilirsiniz.
Rialto Köprüsü’nün bir diğer özelliği ise dünyadaki 4 tane çarşılı köprüden biri olması. Bir diğeri de Bursa’daki Irgandı Köprüsüdür (as bayrakları as). Buraya yakın Accedemia Köprüsünü de listenize alın deriz. Küçük bir öneri verelim; Rialto Köprüsünün yakınlarındaki dükkanlardan çok uygun fiyata hediyelik eşya alabilirsiniz.
8) Gondol Turu
Evet biliyoruz, bir Venedik gezisi Gondol turu olmadan biraz yarım kalmıştır. Belki de kalmamıştır, gondol turu yapmadığımız için bilemiyoruz. Konuyu uzatmayalım, döviz kurunun başını alıp gittiği bu günlerde gondol turu 80 euro. Rakamda bir hata yok, sadece 40 dk.lık kanal turu 2 kişi de binseniz 6 kişi de binseniz (her bir gondola en fazla 6 kişi binebiliyor, siz de sıradaki diğer kişilerle anlaşabilirseniz ekibi 6’ya tamamlayabilirsiniz) 80 euro. Biz ‘bu oyuna gelmeyiz!’ dedik, ‘kanalsa kanal buradan görüyoruz işte’ gibi hiç bize yakışmayacak yorumlarla hemen gondolculardan uzaklaştık.
Gondollar şehrin simgesi ve hepsinin siyah renkli olduğunu göreceksiniz. Bu bir tesadüf değil. Ortaçağdaki veba salgınıyla şehrin neredeyse yarısı hayatını kaybetmiş ve ölen insanlar mezarlara gondollarla taşınmış. Salgınlar sona erdiğinde o günlerin anısına tüm gondolların siyah renkte olmasına karar verilmiş.
9) Fenice Tiyatrosu (Teatro La Fenice)
1792 yılında inşa edilen bu güzel tiyatro, görkemli olduğu kadar belki de en talihsiz tiyatrolardan. 2 kez yangında zarar görmüş, iki kez aslına uygun bir şekilde tekrar inşa edilmiş. Yıllar boyu opera, bale, tiyatrolar için Venedik’te tercih edilen tek yer olmuş. Şimdilerde bu görkemli yerin içini ister gezebilirsiniz, ister gösterilerden birini izleyebilirsiniz. Buradan gösteriler ve biletlerle ilgili bilgi edinebilirsiniz.
Biz şansımıza provalara denk geldik ve tiyatrocuları izleme fırsatı yakaladık.
10) Venedik Gettosu
Burayı gezerken öğreniyoruz ki Venedik Gettosu dünyanın en eski gettosu imiş, getto kelimesi de İtalyanca kökenli imiş. Venedik Cumhuriyeti altında yaşayan Yahudiler burada yaşamaya zorlanmış. Hikayesi şöyle; Askenaz Yahudileri 1600lü yıllarda Venediklilerden kendilerini korumalarını istiyorlar. Venedikliler de şehrin arkasında bulunan bu alanı Yahudilere veriyorlar. Bir süre sonra tehlikeler artınca duvarlar ve kapılar yapılıyor. Hatta kapılar kilitlenip uzun bir süre açılmıyor.
Halen de şehirdeki Yahudi yaşamının merkezi burası imiş. Buraya giriş 4 euro. Ayrıca geziniz için sesli rehber de alabilirsiniz.
Çok bilinmez ama Venedik’te bir Türk Hanı da bulunur. Osmanlılı tüccarların geldiğinde kaldıkları handır. Burası da büyük kanal üzerindedir. Şimdilerde doğa müzesi olan binanın içinde hamam da bulunur.
Venedik Gezi Rehberi: Bizim gözümüzden Venedik
- Babetler, rahatsız ayakkabılar çantadan çıksın, en rahat spor ayakkabılar yerine koyulsun. Çünkü Venedik’te bol bol yürüyeceksiniz.
- Google’ın da çaresiz kaldığı anlar var. Venedik’in daracık sokakları bazen haritada düzgün görünmüyor. Gece vakti otelimize giderken kaybolduğumuz anlarda bizim gibi elinde telefonla yol arayan çok çift gördük.
- Kocaman bavullarıyla otellerine varmaya çalışan turistler sokakların vazgeçilmezi gibi. Biz sırt çantamızla geldiğimizden problem yaşamadık. Ancak her yol bir köprünün merdivenine çıkıyor. Kalabalık ve sıcak havada büyük valiz taşımak zor olabilir.
- Hediyelik eşyalarınızı Rialto Köprüsü ve yakınlarında bulabileceğiniz dükkanlardan yapın. En ucuz magnetler de buralarda.
- Çoğu restoranda servis ücretini sonradan ekliyorlar. Hesap tahmininizden fazla gelebilir.
- Adaya her şey dışarıdan geliyor. Sabahları dışarıdan gelen bu ürünleri taşıyan feribotlarla dolup taşıyor kanallar.
- Venedik’te yukarıdaki yasaklar dışında, kanalların yanına oturup yemek yemeniz de yasak
- Tren garındaki kruvasanlar ve kahveler harika hem de çok uygun fiyatlı. Otelinizde kahvaltı yoksa burayı düşünün deriz. Biz 3 gün öyle yaptık.
Eğer Venedik Gezi Rehberi yazımızı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşıp bize destek olabilirsiniz.
Bizi hala instagramdan takip etmiyorsanız, çok üzüldüğümüzü söyleyelim, linki aşağıya bırakalım.
Instagram: gezigunluklerimiz
